Sosyal Ağlarda Biz
English French German Spain Italian Dutch Russian Portuguese Japanese Korean Arabic Chinese Simplified

++Sitene Ekle

31 Mayıs 2015 Pazar

(Kırmızılı Kadın) figürü...FİLMLERDE



(Kırmızılı Kadın) figürü...FİLMLERDE





Herşey 1980'lerin sonunda ve 1990'ların başında filmler ve özellikle de çizgi filmlerden zihinlere üflenen yalnızlık fikriyle başladı.
Bize çok masumca gelen birçok film yada çizgi filmde ya çocukların her istediği alınırdı ya da çocuklar ebeveynleri tarafından istedikleri alınmaz ve istedikleri alınmayan çocuklar da aileleri tarafından sevilmedikleri fikrine kapılıp evlerinden kaçarlardı. Bu bir kodlamadır. Eğer aile çocuğa istediğini almazsa hemen beyin bunu yalnızlık olarak kodlar. Ben hatırlıyorum hatta ilkokula giderken durumuzun iyi olmasına rağmen bana istediğim bisikleti almamışlardı sonrasında ben de bizim mahallenin tüm çocuklarına uyarak evden kaçmıştım.


İnsanlara yalnızlık fikri aşılandıktan sonra güvensizlik fikri de aşılanmıştı. İsmini yanlış hatırlamıyorsam Namuslu Namussuz diye bir film vardı ve baş rolünde usta oyuncu Şener Şen oynuyordu. Filmde namusuyla şerefiyle parasını kazanan ve kimsenin parasında gözü olmayan bir memuru oynuyordu. Şerefli memurumuz kimseden itibar görmüyor sonrasında ise başına gelen hırsızlık olayı sonrasında "namussuzluğun" ne kadar itibar gördüğünü farkedince kendisi de "düzene" ayak uyduruyordu.



Son olarak "Sihirli Annem" adlı bir dizi vardı. Bu dizi tamamen kabala diye adlandırılan lanet öğretiyi çocuklara sevdirmeye dayalı bir diziydi. Herşeyin sihir ve büyü ile ne kadar "kolay" olduğu zihinlere aşılayaraki tertemiz beyinleri "sisteme" hazırlıyordu. Bir de bu peri diye adlandırılan varlıkların aynaları vardı ve bu aynalar vasıtasıyla herkesin özel yaşamına göz atıyorlardı.


Şimdi parçaları birleştirelim; Önce yalnızlık fikri zihinlere yüklenmişti sonrasında kimseye güvenilmeyerek yalnızlık iyice perçinlendi ve son olarak herkesin özel hayatı üzerine merak oluşturuldu.


Ne hikmetse hemen sonrasında beyinleri bu kodlarla dolu gençlerin karşısına "Sosyal Medya" adında bir oluşum çıktı.


 Şimdi Facebook'a bakalım; Hem yalnızlık gideriliyor ve sahte hesaplarla güvensizliğin ne kadar fazla olduğu gözler önüne serilip, herkesin fotoğraf albümleri didik didik inceleniyor ve Mark Zuckerberg adında bir çocuk milyarlarca doları cebe indiriyor. Sizce "Tesadüf" mü bunca şeyin üst üste geliyor olması.


Sosyal medya günümüzün en büyük istihbarat aracıdır. Hem kendi özel bilgilerimizi dışarıya gururla servis ediyoruz hem de kendimizi bu sanal aleme hapsediyoruz ·



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder



/*-----3 sütun değil 4 sütun istiyorum diyenlere-----*/

(Kırmızılı Kadın) figürü...FİLMLERDE



(Kırmızılı Kadın) figürü...FİLMLERDE





Herşey 1980'lerin sonunda ve 1990'ların başında filmler ve özellikle de çizgi filmlerden zihinlere üflenen yalnızlık fikriyle başladı.
Bize çok masumca gelen birçok film yada çizgi filmde ya çocukların her istediği alınırdı ya da çocuklar ebeveynleri tarafından istedikleri alınmaz ve istedikleri alınmayan çocuklar da aileleri tarafından sevilmedikleri fikrine kapılıp evlerinden kaçarlardı. Bu bir kodlamadır. Eğer aile çocuğa istediğini almazsa hemen beyin bunu yalnızlık olarak kodlar. Ben hatırlıyorum hatta ilkokula giderken durumuzun iyi olmasına rağmen bana istediğim bisikleti almamışlardı sonrasında ben de bizim mahallenin tüm çocuklarına uyarak evden kaçmıştım.


İnsanlara yalnızlık fikri aşılandıktan sonra güvensizlik fikri de aşılanmıştı. İsmini yanlış hatırlamıyorsam Namuslu Namussuz diye bir film vardı ve baş rolünde usta oyuncu Şener Şen oynuyordu. Filmde namusuyla şerefiyle parasını kazanan ve kimsenin parasında gözü olmayan bir memuru oynuyordu. Şerefli memurumuz kimseden itibar görmüyor sonrasında ise başına gelen hırsızlık olayı sonrasında "namussuzluğun" ne kadar itibar gördüğünü farkedince kendisi de "düzene" ayak uyduruyordu.



Son olarak "Sihirli Annem" adlı bir dizi vardı. Bu dizi tamamen kabala diye adlandırılan lanet öğretiyi çocuklara sevdirmeye dayalı bir diziydi. Herşeyin sihir ve büyü ile ne kadar "kolay" olduğu zihinlere aşılayaraki tertemiz beyinleri "sisteme" hazırlıyordu. Bir de bu peri diye adlandırılan varlıkların aynaları vardı ve bu aynalar vasıtasıyla herkesin özel yaşamına göz atıyorlardı.


Şimdi parçaları birleştirelim; Önce yalnızlık fikri zihinlere yüklenmişti sonrasında kimseye güvenilmeyerek yalnızlık iyice perçinlendi ve son olarak herkesin özel hayatı üzerine merak oluşturuldu.


Ne hikmetse hemen sonrasında beyinleri bu kodlarla dolu gençlerin karşısına "Sosyal Medya" adında bir oluşum çıktı.


 Şimdi Facebook'a bakalım; Hem yalnızlık gideriliyor ve sahte hesaplarla güvensizliğin ne kadar fazla olduğu gözler önüne serilip, herkesin fotoğraf albümleri didik didik inceleniyor ve Mark Zuckerberg adında bir çocuk milyarlarca doları cebe indiriyor. Sizce "Tesadüf" mü bunca şeyin üst üste geliyor olması.


Sosyal medya günümüzün en büyük istihbarat aracıdır. Hem kendi özel bilgilerimizi dışarıya gururla servis ediyoruz hem de kendimizi bu sanal aleme hapsediyoruz ·



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

/* -----Bitiş-----*/