Sosyal Ağlarda Biz
English French German Spain Italian Dutch Russian Portuguese Japanese Korean Arabic Chinese Simplified

++Sitene Ekle

8 Haziran 2015 Pazartesi

CERN and HAARP

CERN and HAARP

https://www.youtube.com/watch?v=ptzr9XViiag

Elektromanyetik Haarp Silahı Cern

BiONİK Yeni Haarp silahı Cern

Vatikan ve İsrail bu projeye maddi açıdan oldukça cömert davranmışlardır. Vatikan, Mesih’in parçasını arar, bilim adamları enerji oluşum kaynağı maddesini, İsrail ve Siyonistler ise Yehova’dan bir parça ararlar, Şeytaniler ise Şeytanın gücünü. Aslan payı kimindir, düşünün? Yani herkes farklı yaklaşır bu gibi bilimsel projelere. Yani herkesin kendine göre bir amacı vardır. Burada asıl amacı bilen tepedekiler. Yoksa en altta çalışanların, yukarıdakilerin amaçlarından elbette haberleri yoktur. Onlar olaya “bilimsel” bakarlar.
https://www.youtube.com/watch?v=t3q4SjLii60



Diyorlar ki! Nereden biliyorsunuz? CERN'i! İstanbul'a saldıracağını… Bilimsel kanıtlarınız var mı?

Diyorlar ki! Nereden biliyorsunuz? CERN'i! İstanbul'a saldıracağını… Bilimsel kanıtlarınız var mı?

Belki de! 'Mehdiyet' yakındır...


'BIR' UYANMA! 'İSTANBUL' IÇIN...



Belki de! 'Mehdiyet' yakındır...Diyorlar ki! Nereden biliyorsunuz? CERN'i! İstanbul'a saldıracağını… Bilimsel kanıtlarınız var mı? Hangi bilimsel kanıtları istiyorsunuz? 'Kraliyet Bilimler Akademisi'nin kanıtlarını mı? Açıkladıkları her bilgi bugün oldukları yerin en az on yıl gerisinden gelen eski bilgilerdir! Siz! Uyuyor musunuz? Şeytandan! Onun şürekâsından! Kanıt mı bekliyorsunuz? 'Biz'ler... Şöyle 'oku'maya çalışırız olup biten her 'şey'i! Kadim kaynaklarımız üzerinden! Ve şirk-etleşmemiş tüm kalıcı bilgileri tarayarak! Hepsiyle birden! Ve onca birbiriyle ilgisizmiş gibi gözüken işaretlerle…  Olaylar! Yeni buluşlar! Savaşlar! Depremler! Ritüeller! Astroloji! Fizik! Simya! Ve uzay! Bunların içine gizledikleri sembollerin… Hermetik 'oku'malarını da yapmaya gayret ederek! Ve kalbin tüm halleri içinden inşaAllah… Bir sonuca varırız…

Şimdi! Tüm bu 'oku'maları yaptıktan sonra diyebiliriz ki! CERN! İstanbul'a saldırtacaktır! Açığa çıkan! Negatif-Ters Enerjiyi! Siz! İçerde-dışarıda yaşatılan 'kaos'un girdabından kurtulamazsanız… Ruhunuzun berraklığını bozarsanız… 'Bir' dua edecek gücünüz kalmayabilir… 'Kaos' çıkarmalarının da amacı budur! Sizleri! Güçsüz bırakmak… Manevi kalkanınızı iyice güçsüzleştirmek! Dua 'Bir'liğimizi bozmak…

Şehirler de! İnsanlar gibidirler… Manevi kalkanları vardır! Şu an! İstanbul'u! Bunca zamandır koruyan…  Koruyabilen… Manevi kalkanına bir saldırı vardır! İstanbul velileri! Sizlerden yardım beklemektedirler… Dua! İhlâslı 'Bir' Dua şarttır!

Ey müminler! İstanbul'un manevi enerjisini bloke etmek üzeredirler… Şeytan! Ve şürekâsı! Pozitif olun! 'Kaos'un girdabına düşmeyin… Ruhunuzu güçlendirin… Rabbinize sığının… Açık tutun 'dua' irtibatınızı… Secdelerde korunabilirsiniz ancak! Mümkünse! Seccadelerinizin üzerinde dua edin… Seccadeleriniz 'sentetik' olmasın… Öylesine şeytanidir ki bunlar! İnanın ki! İnanın ki ey müminler! Sizi! Her yerden kuşatmışlardır… Seccadelerinizin bile! 'Sentetik' olmasını… Önceden planlamışlardır… Alnınızın secdesini! Kalbinizin… Toprağa değmesini… Yapay olmayana… Hasır, yün, pamuk… Ne kadar doğal malzeme varsa! Engellemek istemişlerdir… Yapay olanlarla yer değiştirip! Her ayrıntı önemlidir şeytan için… Bunun için işte! Şeytan ayrıntıda gizlidir!

Seccadenin muhtevasında bile! Böyle yol almışlarken… Seccadelerin üzerindeki sembollerde durum daha da vahimdir! Sütunlar! Gözler! Davut yıldızı! Swastika! Hepsi şeytanidir! Bilin istedik! Manevi enerjinize sahip çıkmanız için…

İçinde olduğumuz zamanlar… Her 'şey'i önemli yapıyor! Tüm semboller! Fark edin! Şeytan sizinle eğleniyor! Sadece 'seccade' konusu böyle… Siz! Bu kapsayıcı bakış açınızla… Şu sıralar! Dünyadaki her olaya böyle bakmaya çalışın… Tevhid Aşkıyla! Hepsiyle birden tek 'bir' okuma… Akleden kalbinizle…

Ey insanlar! Şu zamanlar… Hayati önemdedir! Hepimiz için… İstanbul! 'Bir' Mehdiyet şehridir! Ve yakında! 'Bir' uyanma olacaktır inşaallah... Nasipse eğer… Bilin ki! Saldırı bunu önlemek içindir! Hazırlıklı olun… Elbette! Rabbimiz isterse… İstanbul'a! Yapılan tüm saldırılar… İstanbul'un manevi kalkanına çarpıp! O ters enerjili… 'Yapay Zekâ' sahiplerine geri dönecektir!

En doğrusunu… Rabbimiz bilir…

Dua buyurun lütfen…

Belki de! 'Mehdiyet' yakındır!


Hayati Sır

http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=361685

ALINTI 

Matrix'i gerçekleştirecek teknoloji CERN'den çıkabilir!

Matrix'i gerçekleştirecek teknoloji CERN'den çıkabilir!

Bu teknolojiye çok dikkat edin: GRID


MATRIX'I GERÇEKLEŞTIRECEK TEKNOLOJI CERN'DEN ÇIKABILIR!



Bu teknolojiye çok dikkat edin: GRIDWilliam Henry adında bir adamdan bahsedeceğiz bugün. Kendisini araştırmacı mitolog, yazar ve öğretmen olarak tanımlıyor. Tıpkı Indiana Jones gibi... Neden kendisinden bahsetme gereği duyduk sorusunun cevabını anlayabilmek için, bu adamın düşüncelerine kısaca değinmek gerekiyor. Henry, günümüzde bilimin geldiği son noktanın, aslında binyıllar önce tüm insanlık tarafından bilindiğini, şu an tanık olduğumuz bilimsel gelişmelerin, aslında tarihsel dairenin tamamlanışı olduğunu söylüyor.



Bay William, birbirinden farklı gözüken çeşitli mitolojilerin, destanların ve efsanelerin, dünya üzerindeki tüm medeniyetlerin paylaştığı ortak bir sırrın, farklı dillerde anlatımı olduğunu savunuyor. O sır da şu: Samanyolu galaksisinin 'ışığından'gelen akıllı varlıklar dünyaya indi ve çeşitli yıldız kapıları oluşturdu (Kabalistlerin ışığıyla benzer mi?). İnsanlık bu kapıların sırrını çözebilsin diye arkalarında çeşitli ipuçları bıraktılar ve sonra dünyayı terk ettiler. İşleri güçleri yok, ışıktan gelen yabancı varlıklar neden insanların anlaması için yıldız geçitleri inşa eder ve sonra ortadan yok olur, buna Henry'nin açık bir cevabı yok. Ona göre bu kapıların sırlarını keşfetmek, insanlığı toplu olarak tekamül ettirecek. Yani daha üst bilinç seviyesine ulaşacağız (tanıdık geldi mi? Bkz: Anlamak için felsefe taşı lazım)
Bütün bu hikaye size bilimkurgu senaryosu gibi gelebilir. Hatta 1994 yapımı Stargate adlı filmden alıntı olduğunu bile düşünebilirsiniz. (Şu an yayınlanan ve o filmin hikayesinin üzerine kurulu Stargate-Atlantis adlı dizinin CERN ile olan ilişkisini ilerleyen günlerde inceleyeceğiz.)



Neden iyibilgi bu tür "deli-saçmaları" ile uğraşıyor diye sorabilirsiniz de...Sebebi şu: Henry, yukarıda özetlediğimiz görüşlerinden yola çıkarak, CERN'deki deneyler sonrasında kuramsal fizik alanında yaşanan ve yaşanacak olan gelişmelerin, insanlığın bilinicini açacağını, "yüksek boyutlarla" iletişime geçmemizi mümkün kılarak hepimizi birden tekamül ettireceğini düşünüyor. E ama biz bunu ilk defa duymadık, evanjelikler de, kabalistler de aynı beklenti içersindeler. William Henry'i diğerlerinden ayrı kılan ne?
1) CERN'i ve orada gerçekleştirilen deneyleri ilk elden (orayı ziyaret ederek, oradaki biliminsanları ile irtibata geçerek) takip ediyor. (CERN kampüsündeki Şiva heykeli bilgisi internete onun blogundan yayıldı)
2) ABD'de okült ve metafizikle ilgilenen çevrelerin önde gelen isimlerinden biri. Blogunu incelediğiniz zaman karşınıza Henry Lincoln (Da Vinci Şifresi'nden çok önce Hz. İsa ile ilgili iddiaları Kutsal Kan, Kutsal Kase adlı kitabında dile getiren yazar), Jordan Maxwell (İzlenme rekorları kıran Zeitgeist adlı belgeselin alt yapısını oluşturan kitapların yazarı) gibi isimlerle içli-dışlı olduğunu görüyorsunuz. Kendi imkanlarıyla yayınladığı birçok "eğitim kitabı" ve dvd'si mevcut. Müspet ilimler ile sipiritüel düşünce arasında kurduğu bağlar, pek çok kimse tarafından takip ediliyor, ciddiye alınıyor (Türkiye'de bu tür şeylerin duyulmaması, konuşulmaması ve ciddiye alınmaması onların başka yerlerde konuşulmadığı anlamına gelmiyor)
3) Ve gelelim en önemli sebebe: Bay Henry'nin bir radyo programında geleceğe dair çizdiği bir tablo var ki, şimdiye kadar iyibilgi'nin karşısında durduğu, eleştirdiği hemen hemen bütün değerleri bir araya getiriyor ve bunu insanlık için "iyi" bir gelecek olarak sunuyor.
Nedir o tablo?
Bay Henry'e göre insanoğlu, şu an CERN sayesinde bir teknolojik sıçrayış eşiğinde. Tek-boyutlu, organik, "offline" (bağlantısız) bir bünyeden, çok-boyutlu yarı-dijital "online" bir bünyeye dönüşmek üzereyiz. Nasıl antik ilim doğayı dört temel element üzerine oturtmuşsa (ateş, hava, su, toprak), modern teknoloji de dünyayı yeni dört temelin üzerine oturtmak üzere. Bu elementler: Gen, byte, nöron ve atom. Williams bunlarla insan doğasının nasıl değeşeceğini söylememiş ama biz daha önce söylenenlerden yola çıkarak, bir düşünce egzerzisi yapalım:
- Genetik bilim sayesinde insanın yapı taşları DNA ile oynanacak, tıpkı yediğimiz gıdalara yaptıkları gibi. Normalde vücudumuzla uyumsuz olan inorganik maddelere vücudumuz uyumlu hale getirilecek. Böylece biyonik uzuvlara veya organlara yer açılacak. (Yarı biyolojik / Yarı Dijital )
- Dijital dünyanın yapı taşları 0 ve 1 (byte=bit) ile insan beyninin yapı taşları, hücreleri nöronlar bir araya getirilecek (beyne takılan çipler, bilgisayar işlemcileri, hafızalar) İnsanlar beyinlerine takılmış bilgisayarlar sayesinde "düşünce gücüyle" iletişim kurabilecek, "online" hale geçecekler.
- Ya atom? Bu resimde atom nereye oturacak? Nanoteknoloji ile yakından alakası olduğunu tahmin edebiliriz. CERN'deki parçacık deneylerinden sonra ortaya çıkacak bulgularda daha fazlasını göreceğiz herhalde. Ama bir tahmin yaparsak, büyük ihtimalle tek-boyutluluk, çok-boyutluluk ile ilgili bir şey olacağını düşünebiliriz.
Dediğimiz gibi, bu yukarıdaki üç maddeyi William Henry'nin programında kullandığı insan geçişi tanımından yola çıkarak biz kurguladık. Yalnız o programda bir öngörü de bulunuyor ki, onu yazmazsak, bu tabloyu abartmışız gibi gözükebilir. Oysa Bay Henry'nin dile getirdiği bir öngörüsü var ki, onu okuyunca bize hak vereceğinizi düşünüyoruz.
Bildiğiniz üzere, bugün kullandığımız internet, CERN'de oluşturuldu. Teknik altyapısı, CERN laboratuvarlarında geliştirildi. Bay Henry' göre bugün, CERN'de yeni bir "internet doğmak" üzere. "Grid" olarak adlandırılan bu sistem, LHC deneyinde ortaya çıkan muazzam büyüklükteki verileri analiz edebilmek için geliştirildi, keza klasik bilgisayar sistemleri bu işin altından kalkabilecek düzeyde değildi. Özel üretim binlerce bilgisayarın fiberobtik bağlantı ile birlikte çalıştığı bu sistem, internetin geleceği. William Henry aynen şöyle diyor: "Internet bir bisikletse, Grid Harley Davidson'dur". Bu analojiden sadece şu anlamı çıkarmak yanlış olur: Grid çok daha hızlı bir internet. Hayır. William Henry, Grid'in çok gelişmiş bir yapaya zekanın temelini oluşturacağını, bu yapay zeka sayesinde, beynimize takacağımız çipler arasında iletişimin mümkün kılınabileceğini öngörüyor. Grid ile ilgili bu bilgilere, bu öngörüye nasıl eriştiğini bilemiyoruz. Tamamen spekülatif de olabilir, William'ın CERN'deki bağlantılarından edindiği bilgilere de dayanıyor olabilir. Önemli olan, yukarıda çizdiğimiz tablonun kendi içersinde ne kadar uyumlu ve tutarlı olduğu. Biz bu korkunç tabloyu ilk kez William Henry'den duymadık. Ama CERN ile alakasını ilk kez ondan duyduk. Anlaşılan o ki, sadece LHC ile yapılan deneyler değil, o deneyleri anlayabilmek için geliştirilen teknolojiler de bazılarının ağzını sulandırmış durumda...
www.iyibilgi.com özel

alıntı

CERN! İstanbul tehlikede!

CERN! İstanbul tehlikede!


DUA ZAMANI...



CERN! İstanbul tehlikede!
Ülkenin geldiği yer… Tüm engellemelere rağmen… Şöyledir! Dünyayı yönetenlerin… Hepsinin… Türkiye şimdi ne yapacak diye! Korku içinde bekledikleri bir yerdir… Çünkü yüzlerce yıllık planlarını... Sadece! Türkiye'nin bozma ihtimali belirmiştir! Tapınakçıların…

İçerdekilerle! Dışarıdakiler! Tam da! Bu iş oldu derlerken… Cinler! Ülkeyi ele geçirmek üzereyken… Birdenbire! Tüm stratejileri bozuldu! Kraliçenin halifeleri kendilerini ele verdiler! Çok hızlandılar! Enerjileri önce kendilerini yaktı! Sınırı aştılar! Parladılar! Öfkelendiler! Çığlık attılar!

Kraliçe gördü ki! Artık onlarla olmaz... Yeni halifeler gerekli! Ve yeni halifeler bulundu! Şu an göreve hazırlar… Seçimi bekliyorlar!

Elbette ki! Kraliçenin karşısında olanlar da var! Mescid-i Aksa'nın muhafızları! İstanbul'da bekleyenler! Kim onlar?

Ey kalbin erenleri! 'Kara bilim'! CERN! Ve HAARP! Hepsi! Kabalist hahamlarca… İstanbul'a yönlendirilmektedir! Sed! Manevi sed! Zorlanmaktadır! Ve sizin dualarınıza ihtiyaç vardır! Seddin sağlamlaştırılması için! Zülkarneyn Seddi gibi! Demir! Ve Dua! Şarttır!

İstanbul'da her kim yaşıyorsa! Küfre düşmemişse! Dua zincirine katılmalıdır… CERN! Nepal gibi! İstanbul'un altını da hareketlendirecektir! 'Sed' şarttır! Dua birliği! Yecüc ve Mecüc için! 'Bir' engel! Şarttır!

O zaman! Gelmiş midir? Bu sorunun cevabını ancak… Rabbimiz bilebilir… Hiçbir insan gaybı bilemez… Sadece dikkat çekebilir... Uyarır! Tedbir alın diyebilir… Hepsi o kadar! Bunu da yaparken… Kadim kaynaklarımız üzerinden 'bir' okuma yapmalıdır… O 'oku'mayı da! Rabbimizin salih kulları yapmalıdır… Suretsiz olanlar… Bilinmeyenler… Kendilerini bile daha bilmeyenler… 'Sır' olanlar… Kalplerinde hayati 'bir' sır taşıyanlar… Kalbin erenleri! Ve İstanbul velileri!

Şimdi! Tekrarlayalım… Küfre bulaşmamış her kim varsa! İstanbul'da! Dua zincirimize katılmalıdır! 'Demir'! Yoksa! CERN! Nepal gibi İstanbul'un yer-altını hareketlendirebilir…

Geceler boyu! Belirli bir zamana kadar… Dua birliği içinde! Seccadelerimizin üzerinde… Duaya durmalıyız… 'Bir' dua! İstanbul için… 'Mehdiyet' şehri İstanbul!

Yoksa! Deccalı durduramayız… HAARP başlamıştır… Metafizik HAARP! CERN! İstanbul'u geçerse… Göklerin kapısına saldıracaktır! Kudüs! 'Muallâk Kayası'!

Bilin ki! Dünya zordadır… Yer-altı! Ve göklerin kapısı! CERN'in saldırıları altındadır… Şiva'dır! Yokoluş dansı!

Yazıların iç yolculuğu için! Farklı 'oku'malar gerekmektedir! Diğer yazılarımız... 'Oku'yun! Bulun okuyun… 'Oku'madan olmaz! Bilgi tamamlanmaz! Ümmî bilgi! Akleden kalbin 'oku'maları için…  Bu yazılanları…  Ön kabullerinizi unutarak… 'Oku'yun… Yoksa! Şiva! Yokoluş dansıyla… Tüm dünyayı! Kara deliğin içine sürükleyecek…

Şimdi! 'Bir' dua zinciri için… Secde zamanıdır! Gelin…

İstanbul için…

'Bir' Mehdiyet!

Ey müminler! 'Bir' ses verin… Aşka gelin…

Gizli halifeler harekete geçmeden…

Secde edin…

http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=361497

Alıntı

CERN, Kabala ve 248

CERN, Kabala ve 248


MATEMATIĞIN EN GÜZEL ŞEKLI, CERN'DEKI DENEYDE ORTAYA ÇIKAR MI? ÇIKARSA BUNA MATEMATIKÇILER MI SEVINIR SADECE? YOKSA 248'I ÖZLEMLE BEKLEYEN BAŞKA BIRILERI MI VAR? IYIBILGI ÖZEL



CERN, Kabala ve 248248 sayısının sizin için bir özelliği var mı?
Antony Garrett Lisi adındaki kuramsal fizik uzmanı için çok büyük bir anlamı var. "Herşeyin fevkalade basit bir teorisi" adlı makalesi ile mikro ve makro fizik teorilerini bir araya getirerek, bilim insanlarının yıllardır hayalini kurduğu, herşeyi tek bir formül ile açıklayacak teoriyi bulmaya çok yaklaşmıştı. Dahi çocuk olarak lanse edilmişti, 2008'in Mart ayında Scientific American dergisinde makalesi yayınlandığında. Tüm bilim dallarında etkisini gösterecek, Einstein'in rölativitesi ile kuantum fiziğini aynı sepete koyacak, mucize teori olacaktı. Lisi mucize teorisini, matematik konusunda doktora yapmadıysanız, detaylarını pek de kolay anlayamayacağınız Lie Cebiri adında bir matematik dalı üzerine temellendirmişti. Kısaca E8 Lie Grubu olarak bilinen bir cebir modeli üzerine kurulu. Bu grupla ilişkili olarak bizi ilgilendiren kısım ise kimi matematikçi tarafından, matematiğin en güzel şekli olarak adlandırılan 248 boyutlu şekil. Aşşağıdaki resim, E8 kök sisteminin 2 boyut üzerinde temsili.


Bu da CERN'deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısından bir kesit.


Daha sonra Jacques Distler ve Skip Garibaldi adlı iki uzman, Lisi'nin teorisinin "ne yazık ki" doğru olmadığını, yazdıkları bir makaleyle, bilim dünyasına gösterdiler. Fakat Lisi'nin attığı taş, hala dalgalanmaya sebep oluyor. Daha doğrusu onun attığı taşı kullanan birileri. Kısaca iki ayrı grup var. Birincisi Lie Grubu Atlası ve Temsili adlı 20 kişilik bilim insanı topluluğu. Konu üzerinde en detaylı çalışmaları yapan uzmanların yayınladığı makaleler ve çalışmalar, CERN'deki bilim topluluğu tarafından takip ediliyor ve kimi çalışmalarda kullanılıyor. Hatta kimi uzmanlara göre E8 grup cebiri, Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nda gerçekleştirilen deneyin temeli sayılıyor.(Ancak tüm bilim insanları aynı görüşte değil, bunu da belirtelim) Son safhada Atlas grubundaki uzmanlar için CERN'deki deney bu sebeple gayet önemli, keza onların ilgilendikleri matematik, CERN'deki bilim insanlarınca da kullanılıyor. Ve LHC deneyinde o matematikten yararlanılırsa, hem kendilerinin hem de E8 cebirinin prestiji artacak.
Bir başka grup daha var ki, onların matematiğin bu dalı ve 248 sayısı ile ilgilenmelerinin bilim dışı bir sebebi var. 248 sayısı Yahudiler'in kutsal kitabı Torah'daki mitzvot aseh ("pozitif emirler") denk geliyor. Torah'ın mistik yorumu olan Zohar kitabına göre 248 sasyısı,  insan vücudundaki parça sayısını temsil ediyor.Ve Kabala ile ilgilenen bir takım Musevi "mistiği", E8 grubundaki 248 boyut / parçacık ile yüzyıllardır inceledikleri Kabala mistisizminin kesiştiğini düşünüyorlar. Örneğin Torah'da, kabalistlerin en çok önem atfettikleri isim Hz. İbrahim, kabala numerolojisine göre 248'e denk geliyor. Kabala içersinde daha buna benzer o kadar çok hesapta 248 sayısı geçiyor ki, hepsini burada tek tek anlatmaya kalkarsak, günlerce yazmamız gerekebilir.
Kısaca şunu bilmek yeterli olacaktır: CERN'deki deneyi takip eden matematikçiler, 248 boyutlu E8 grubundan ne kadar faydalanıyor bilinmez. Ama onların arkasında, deneyin sonuçlarından 248 elementi çıkartmak için bekleyen onlarca Kabalacı olduğu kesin.

www.iyibilgi.com özel

ALINTI

CERN, Kabalist bir proje mi?

CERN, Kabalist bir proje mi?


BILIMIN 'YENI BOYUTU', KABALISTLERIN 'ÜST DÜNYASI' MI?



"Günümüzün önde gelen kabalistlerinden" Dr. Rav Michael Laitman'ı iyibilgi okuyucuları gayet yakından tanıyor. Kabalanın öğretilmesine ve yaygınlaşmasına kendini adamış Dr. Laitman, Bnei Baruch Kabbalah Eğitim & Araştırma Enstitüsü'nün kurucusu ve başkanı. Aynı zamanda felsefe konusunda doktorası, biyosibernetik dalında da yüksek lisansı var. Kendileri geçen sene Antalya'nın ev sahipliği yaptığı, 1’inci Avrasya Kabala Kongresi'nin önde gelen davetlilerindendi. Yaptığı bir açıklama ile bütün semavi dinlerin kökenine kabalayı yerleştirmeye kalkmıştı. (Hafıza tazelemek isteyenler için iki adet iyibilgi özel makalemiz var: Bu kabala hangi kabala? Ne istedikleri artık sır değil!)
Kabalacı Dr. Laitman bir kez daha karşımızda. Nasıl mı? İşte o hikaye:
Konumuz İnsanlık tarihinin en önemli deneylerinden biri sayılan, CERN'deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'ndaki deney. Evrenin sırrını ifşa etmek amacıyla yola çıkan CERN'deki bilimadamları, 2008'de başlayan deneyin devamını 30 Mart 2010'da, çizilen korku senaryolarını atlatarak, başarıyla gerçekleştirdi. Son deneyi yorumlayan, projede görevli Türk biliminsanı Dr. Bilge Demirköz deneyin yolaçabileceği sonuçları şöyle yorumlamıştı:
"Daha yüksek boyutlarda yaşıyor olabiliriz. Fakat farkında olmayabiliriz. Görmediğimiz boyutlar olabilir. Bu da evrenin sırrı olabilir... Bu boyutları şu anki doğada değil ama yüksek enerjilerde görme ihtimalimiz artıyor. Mesela burada bulmaya çalıştığımız olaylardan bir tanesi ekstra boyutların izini bulabilmek. Tüm maddeye kütlesini verdiğini düşündüğümüz 'Higgs' parçacığını bulmaya çalışıyoruz. Bunun olduğunu tahmin ediyoruz ve varsa bulmak istiyoruz." (Yeni boyutlar açılabilir)
Böylesine önemli sonuçlar doğurabilecek bu deney ve CERN bütün dünyanın gündemindeyken, biz de iyibilgi olarak konuya dikkat çekmek amacıyla bir araştırmaya girdik. Tesadüfe bakın ki, yerin kilometrelerce altından bakın kimler ve neler çıktı? Birazdan, Dr. Laitman'ın bu projeye 'dolaylı ve dolaysız yollardan' nasıl dahil olduğunu okuyacaksınız. Biz nasıl haberdar olduk, diye soruyorsanız, cevabı çok basit. Laitman'ın kendi sitesinden. Ve açıklamaların hepsi, deneyin ilk bölümün gerçekleştiği 2008 senesine ait.
Öncelikle, CERN'deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nda gerçekleştirilen parçaçık deneyi için Laitman gibi bir Kabalacı neden yorum yapar? Bir tarafta bilim, öbür tarafta bir "mistik"...İkisi bir araya nasıl gelirin cevabını merak ettik. Ve gördük ki, Dr. Laitman bu deneye iki yoldan dahil oluyor. Biri uzun zamandır öğrencim dediği, projede yer alan doktor ünvanlı bir şahıs yoluyla. Diğeri de kendi sitesinde, kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplarla. Genelde bu sorular, deney öncesi üretilen felaket senaryoları üzerine kurgulanmış. Laitman da kimi zaman eski öğrencisi ile sohbet ederek, kimi zaman da soruları cevaplandırarak, CERN'deki deney ve Kabala hakkında detaylı bilgiler veriyor.
Başlangıç olarak şu soruyu ele alalım: Bu deney yüzünden oluşması muhtemel kara delikler, dünyanın sonunu getirir mi sorusuna şöyle bir yorum getiriyor, Sayın Laitman:
"İnsan kısıtlı algılara sahiptir, bu yüzden isteklerinin ve düşüncelerinin kaynağı olarak kendini görür, fiziksel hareketle şeyleri değiştirebileceğini sanır. Oysa gerçekte bu sadece yukarıdan, Yaratıcı (Çevreleyen Işığın - Ohr Makif) yoluyla gerçekleşebilir. O yüzden sakin olmanızı tavsiye ederim, keza bilim insanları kukla gibidir, bütün hareketleri Yaratıcı tarafından yönlendirilir." (http://www.laitman.com/2008/07/is-a-gigantic-underground-particle-accelerator-a-cause-for-worry/)
Konusunda uzman bilimadamlarının bile korku senaryoları ürettikleri bu deneye, Laitman'ın yaklaşımı ne kadar sakin, değil mi? Ortalıkta kara-delik senaryolarının gezdiği bir dönemde, Laitman bilim insanlarını 'onlar zaten Ohr Makif'in kuklaları' diye nitelendiriyor. Kim bu Ohr Makif denilen yaratıcı? Laitman'ın felaket senaryolarına karşı "güvencesi" ve bilgisi neye dayanıyor?



Yukarıdakine benzer, kendine yöneltilen soruları sitesinde cevaplandırmasının dışında, CERN ve Laitman arasındaki ilişki daha dolaysız ve kişisel boyutlara varabiliyor. Örneğin "Fiziğin kaderi, Büyük Hadron Çarpıştırıcısına bağlı" başlıklı yazısında şöyle denmiş:
" İsviçre'deki küresel fizik deneyinin katılımcılarından biri olan eski öğrencim Dr. Valdas Rapsevichus ile LHC üzerine sohbet ettik. Özetle, fizik yeni veriler aldıkça gelişir. Yüksek enerji fiziği dalında, 30 yıla yakın bir zamandır ciddi anlamda yeni veriler alınmamıştı. Eğer bu LHC sayesinde yeni keşifler olursa, örneğin Higgs Boson parçacığı, süper-simetri vs...- işte o zaman fizik bir bilim olarak ilerleyebilir, ve bunun için ödenek alabilir.Eğer hiçbir keşif yapılmazsa, o zaman finansman duracak ve fiziğin bilim olarak sonu olacaktır." (30 Ekim 2008'deki konuşması)
Çok ilginç, değil mi?
1) Deneyde çalışan bir bilim adamı (Dr. Valdas Rapsevichus), Kabalacı Laitman'ın uzun süredir öğrencisiymiş. Hem bir bilim adamı hem de Kabala öğrencisi...
2) Yeni keşifler olmazsa, finansman da bitecek ve fiziğin sonu gelecekmiş bir bilim dalı olarak. Kim finansman sağlayacak peki bu deneylere? CERN'e yatırılan milyarlarca avronun sahibi gerçekten hükümetler mi? Yoksa Laitman'ın bildiği, bizim bilmediğimiz bir finansör mü söz konusu?
Biz de sayın Laitman'a soruyoruz: Diyelim ki, petabytelarca verinin analiz edilmesinden sonra, bekleneni veremedi bu deney. O zaman fizik bir bilim olarak bitmiş sayılacaksa, yerine  yeni bir şey gelecek mi? Mesela Kabala?
Laitman bu soruyu aslında cevaplamış. Hem de aylar önce!
Kendisine yöneltilen "Teklik maddesi ve Yüksek Işık (Partzufim ve Sefirot) bilimsel olarak kanıtlanırsa, o zaman Kabala öğretisi dünyayı ele geçirir! Ama öteki taraftan fizik, kabalanın bir parçası değilse, bu asla mümkün olmayacak. Bu yüzden kabalanın savunduğu şeyler gerçek dünyada mümkün olamaz" şeklinde bir 'eleştiriye' şu şekilde cevap vermiş:
"Yüksek ışık" (Sefirot) insan tarafından kendi içinde üretilmediği sürece varolmaz. Ayrıca insanlar bu ışığı yaratmak için gerekli olan algılardan yoksundurlar. O ışığı üretebilmek için algıları genişletmek gerekir. Kabbalah bu algıların geliştirilmesi için bir metodtur. Maddi olarak nitelendirdiğimiz dünyayı doğuştan edindiğimiz algılar sonucu vardır. Yüksek dünya ise Kabbalah sayesinde geliştirdiğimiz ruhani algılarımızla duyumsayabiliriz. Bu manevi algılarımızla hissetiğiz şey de 'ışıktır'.
Kabbalah'ın bilimi, dünyamızın bilimini asla yenmeyecek, çünkü biz her ikisini birbirinden tamamen farklı iki dünya olarak algılıyoruz: maddi ve manevi."
(Bundan sonrasına çok dikkat! Bir önceki paragrafta Laitman'ın şu varsayımını göz önünde bulundurmanızı rica ediyoruz: "Eğer bu deney sonucu yeni bir keşif olmazsa, fizik bir bilim olarak sona erer...")
Laitman devam ediyor:
"Peki nasıl olacak? İnsanlar gayet basit bir şekilde kavrayacaklar ki, doğal algılarıyla edindikleri hisler, kendilerini tatmin etmeyecek, ve amacı bu algılarımız gelştirmek olan müspet bilimlerin ne kadar beyhude olduğu anlaşılacak. Bunu anladıklarında, kendi algılarını ve müspet ilimleri reddecekler, yüzlerini Kabbalah'a dönecekler." (19 Haziran 2008'deki konuşması)
Kısaca toparlayalım. Bir Kabala uzmanı olan Prof. Laitman'ın uzun süreli öğrencilerinden biri, CERN'deki LHC deneyinde görev alıyor. Onunla yaptıkları bir programda, bu deney, fiziğin kaderini belirleyecek manasına gelen sözler ediliyor. Ve şöyle bir fikir ortaya atılıyor: Eğer keşif sağlanırsa, finansman gelir, fizik bir bilim dalı olarak devam eder. Yok eğer keşif sağlanmazsa, fizik bilimsel bir disiplin olarak sona erer. Laitman, bu sözlerinden tam 4 ay önce ise, müspet ilimlerin insanları tatmin etmeyeceğini ve herkesin kabalaya döneceğini 'öngörüyor'.
Şimdi sıra iyibilgi sorularında:
1- Laitman'ın, benim uzun süreli öğrencim dediği Dr. Rapsevichus dışında daha kaç tane kabalist, bu deneyde görev alıyor?
2- Madem Kabala, beyhude olarak nitelendirdiği müspet ilimlerden daha iyi, neden Laitman'ın öğrencisi(leri?) bu projede yer alıyor? Madem bütün insanlık müspet ilimi bırakacak, kabalistler neden bu projeyle ilgileniyorlar?
3- O kadar para harcanan bu proje ve deneyden hiçbir sonuç alınamazsa, yetkililer halka nasıl hesap verecek? Sonuçta bu para, katılımcı 20 ülkenin vatandaşlarının ödediği vergilere ait. Acaba birileri, bütün bu deney ile birlikte insanların müspet bilimlere olan güvenini mi sarsmayı hedefliyor?
Asıl tehlikeli soru şu: Kabala ne? Masum bir mistik akım mı? Yoksa işin içinde simya ve kara büyünün olduğu ezoterik bir öğreti mi? Kabala'nın Ohr Makif diye nitelendirdiği ve ışıkla bağdaştırdığı 'yaratıcısı' kim? Kabalistler, yerin altında ne arıyor?
www.iyibilgi.com özel

alıntı

CERN'de esrarengiz yokoluş dansı

CERN'de esrarengiz yokoluş dansı


BU HEYKELI DENEYIN TEPESINE NEDEN DIKTILER? IYIBILGI ÖZEL



CERN'de esrarengiz yokoluş dansıCERN'in sırları dizisinde ikinci bölüm
Aşşağıdaki resim Fransa-İsviçre sınırında bulunan Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN)'in kampüsünde çekildi. Hani şu yerin altındaki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nda  "Büyük Patlama"yı taklit etmeye çalışan, "Tanrı parçacığı" olarak da bilinen Higgs Boson parçacığının varlığını araştıran deneyin yapıldığı yer.

Resimde gördüğünüz heykel, bir tanrıya ait:
Hindu tanrısı Şiva'ya...
"Neden nükleer araştırma merkezinde bir Hindu tanrısının heykeli var?"
CERN'de bir tanrı heykelinin, Şiva heykelinin, ne işi var sorusunu anlamak için, Hinduizm'de Şiva neyi temsil eder ona bakmak gerekiyor.
Hinduizm çok-tanrılı dinler içersinde, öğrenilmesi en zor olanlardan. Binlerce tanrının bulunduğu, bir o kadar mezhebin boy gösterdiği bu din hakkında, makalenin konusundan sapmaması için şunu bilmemiz yeterli olacaktır: Şiva, Hinduizm'in tanrılar hiyerarşisinde en büyük tanrılardan biri. Milyonlarca insan tarafından en büyük tanrı olarak kabul ediliyor. Neyi temsil ediyor diye sorarsanız, en basit şekliyle "yokoluş/varoluş çemberini" diyebiliriz.
Ama temsil ettiği kavramdan öte, daha önemli bir şey var ki, o da heykelin içinde bulunduğu durum.

Dikkat ederseniz, Şiva bu heykelde bir çemberin içinde bulunuyor. Elinde alev topu tutarken, bacaklarının pozisyonundan dans ettiğini görebiliyoruz. Heykelin pozisyonuyla ilgilenmemizin sebebi, bu imajın Hinduizm'de temsil ettiği anlamı kavrayabilmek. Tanrı Şiva'nın dans eden figürü, Hinduizm'de 'Nataraja' (Dans tanrısı) adıyla biliniyor. Ve Nataraja'nın iki türlü dansı var. Biri maskulin, öbürü feminen. Maskulin dansın adı Tandava olarak biliniyor, yokoluşu sembolize ediyor. Feminen dansın adı ise Lasya, o da varetmeyi sembolize ediyor. Yokoluş ve sonrasında varoluş ve tam tersi, bir döngü halinde. Bu yüzden tanrı, çemberin içinde. Bilin bakalım, kampüsteki Şiva hangi dansı yapıyor?
 
Kampüsteki dans Tandava...Yani yokoluş.
Kafalar karışmadıysa, bu iki resme bir bakın. Üstteki, LHC olarak bilinin Büyük Hadron Çarpıştırıcısının parçası.

Hayalgücümüzü zorlayalım biraz. Ve...



Unutmadan: Aşşağıdaki resimler de CERN'in kampüsünden. Çeşitli alfabelerde yazıtlar. Çince, Sanskritçe ve Latince belli oluyor da diğerleri nece? Daha da önemlisi orada ne yazıyor? Aynı şeyin farklı alfabelerde temsili mi? Alttaki mavi ışıklar lazer mi? Güvenlik için mi? Yoksa basit ışıklandırma mı? Vs. vs...






Şimdi iyibilgi soruyor:CERN'deki Hindu tanrısı Şiva'nın yokoluş dansı, bir mesaj mı? Tüm dünyayı ilgilendiren bu kadar büyük bir deneyin yapıldığı yere, kim neden bu tür sembolleri yerleştiriyor? Neden "bilimsel bir deney", bu kadar çok dini motifi (tanrı parçacığı, yok oluşu sembolize eden tanrı figürleri) içersinde barındırır? Geçen yazımızda yerin altındaki Kabalistler'i gördük. Şimdi de yerin üstünde hindu tanrısı. Kimbilir daha karşımıza neler çıkacak...
Editör'ün notu: İnternette Fritjof Capra isimli bir fizik uzmanının (Fiziğin Tao'su isimli kitabın yazarı) sitesinde, bu heykelin 18 Haziran 2004 senesinde, Hindistan hükümeti tarafından hediye edildiği iddia edilmiş.Siteye buradan ulaşabilirsiniz.http://www.fritjofcapra.net/shiva.html
www.iyibilgi.com özel

ALINTI

HAARP SİLAHI TORNADO(HORTUM)

                                 
                             HAARP SİLAHI  TORNADO(HORTUM)                                                               



















HAARP SİLAHI TORNADO

HAARP SİLAHI TORNADO





H.A.A.R.P. Projesi Hakkında Bilmedikleriniz
Bu harfler, ABD’nin en gizli askeri projelerinden biri olan “High Frequency Active Auroral Research Program” isminin baş harfleri... Adından görüldüğü gibi yüksek frekansla ilgili bir program bu...


Sizce HAARP ile ilgili bir başka ilginç şeyi anlatalım... Bu konuda Web’de açılan sayfalar, buradaki konuşmalar, gelen bilgiler, tartışılan konular sık sık esrarengiz eller tarafından silinip yok ediliyor. HAARP, bu konuyu inceleyenlere göre, 1994 yılından bu yana, en çok sansüre uğrayan konu durumunda...

Bir de bu konuda yazılmış olan ve adını çok ilginç bulduğumuz bir kitaptan söz edelim:

“Angels D’ont with HAARP..”

HAARP tartışması ABD’de daha çok uzun süreceğe benziyor...”


 Bu konuyu gündeme getirmemizin nedeni, son zamanlarda bazı kişilerin İnternet aracılığı ile HAARP projesini, Yıldız Savaşları filmleri senaryosu türünden senaryolarla Körfez depremine bağlayıp, birbirlerine iletmeye başlamaları. Hayal gücü oldukça yüksek bir milletiz. Kendimiz uydurup, sonra da kendimiz inanıyoruz. “Fısıltı gazetesi” akıl almaz bir hızla yalan yanlış herşeyi yayıyor. Bu nedenle konuyla ilgili doğruları bilmekte yarar var..
Bu proje 6 yıldan beri, Alaska’da Gakona askeri üssü yakınlarında, ABD Hava ve Deniz Kuvvetleri’nce gerçekleştiriliyor. Resmi amacı, İyonosfer’de araştırma yapmak. Bu projenin gerçekleşmesinde üç Amerikan şirketi ARCO, Raytheon ve E-Sistemleri, önemli rol oynadı ve hâlâ oynuyor..

Amerikalı askeri yetkililere göre, HAARP şunları gerçekleştirecek:

1- Atmosferdeki termonükleer araçların elektromanyetik vuruşlarını değiştirmek,

2- Denizaltılarla haberleşmeyi kolaylaştırmak,

3- Radar sistemlerini son derece geliştirmek,

4- Çok büyük bir bölgede, ABD ordusu dışında tüm haberleşmeyi durdurmak,

5- EMass ve Cray bilgisayarları ile ortaklaşa, toprağın altını çok derinlere kadar incelemek,

6 -Büyük alanlarda petrol, doğalgaz ve mineralleri tespit etmek,

7- Cruise füzeleri gibi her türlü saldırı silahı ve uçağı havada imha etmek.

Gelelim, bu projeye karşıt olan Amerikalı bilimadamları da var. Bunun son derece tehlikeli olduğunu savunuyorlar. Çünkü, onlara göre, HAARP öylesine bir güç haline gelebilir ki, elinde tutan dünyanın tartışmasız hakimi olur..

Projenin karşıtlarından biri olan, ülkenin en ünlü jeofizikçilerinden Prof.Gordon J.F.MacDonald’e göre, elektromanyetik teknoloji bakın daha neler yapabilir:

1-İklimleri değiştirebilir,

2-Kutupları eritebilir veya yerinden oynatabilir,

3-Ozon tabakası ile oynayabilir,

4-Deprem yaratabilir,

5-Okyanus dalgalarını kontrol edebilir,

6-Dünyanın enerji alanları ile oynayarak, insan beynini kontrol altına alabilir,

7-Radyasyon yaymayan termonükleer patlama oluşturabilir...

Bunlar yapabildiklerinin sadece bir kısmı.. Dehşet değil mi?



 Ancak, Amerika Hava Kuvvetleri, iklimlerin kontrolünü amaçlayan “Spacecast 2020” projesi ile ilgili olarak “Çevreyi değiştirme teknikleri ile bir başka ülkeyi yok etmek veya zarara uğratmak yasaktır” açıklamasını da yapmış durumda...
 Bu proje çok küçük sinyallerle çok büyük enerjileri kontrol etme mantığı üzerine kurulduğuna göre, Zbigniev Brezinski’nin 1970’lerde sözünü ettiği “İlerki yıllarda teknolojiye bağlı daha kontrollü bir toplum olacağı ve elitlerin bu imkanı kullanacağı” cümlesi sanki gerçek oluyor...


ABD eski Başkanı George Bush, “Yeni Dünya Düzeni” cümlesini kullanırken, acaba sadece, siyasi anlamda mı bunu söyledi?




Sizce HAARP ile ilgili bir başka ilginç şeyi anlatalım... Bu konuda Web’de açılan sayfalar, buradaki konuşmalar, gelen bilgiler, tartışılan konular sık sık esrarengiz eller tarafından silinip yok ediliyor. HAARP, bu konuyu inceleyenlere göre, 1994 yılından bu yana, en çok sansüre uğrayan konu durumunda...

Bir de bu konuda yazılmış olan ve adını çok ilginç bulduğumuz bir kitaptan söz edelim:

“Angels D’ont with HAARP..”

HAARP tartışması ABD’de daha çok uzun süreceğe benziyor...”


/*-----3 sütun değil 4 sütun istiyorum diyenlere-----*/

CERN and HAARP

CERN and HAARP

https://www.youtube.com/watch?v=ptzr9XViiag

Elektromanyetik Haarp Silahı Cern

BiONİK Yeni Haarp silahı Cern

Vatikan ve İsrail bu projeye maddi açıdan oldukça cömert davranmışlardır. Vatikan, Mesih’in parçasını arar, bilim adamları enerji oluşum kaynağı maddesini, İsrail ve Siyonistler ise Yehova’dan bir parça ararlar, Şeytaniler ise Şeytanın gücünü. Aslan payı kimindir, düşünün? Yani herkes farklı yaklaşır bu gibi bilimsel projelere. Yani herkesin kendine göre bir amacı vardır. Burada asıl amacı bilen tepedekiler. Yoksa en altta çalışanların, yukarıdakilerin amaçlarından elbette haberleri yoktur. Onlar olaya “bilimsel” bakarlar.
https://www.youtube.com/watch?v=t3q4SjLii60



Diyorlar ki! Nereden biliyorsunuz? CERN'i! İstanbul'a saldıracağını… Bilimsel kanıtlarınız var mı?

Diyorlar ki! Nereden biliyorsunuz? CERN'i! İstanbul'a saldıracağını… Bilimsel kanıtlarınız var mı?

Belki de! 'Mehdiyet' yakındır...


'BIR' UYANMA! 'İSTANBUL' IÇIN...



Belki de! 'Mehdiyet' yakındır...Diyorlar ki! Nereden biliyorsunuz? CERN'i! İstanbul'a saldıracağını… Bilimsel kanıtlarınız var mı? Hangi bilimsel kanıtları istiyorsunuz? 'Kraliyet Bilimler Akademisi'nin kanıtlarını mı? Açıkladıkları her bilgi bugün oldukları yerin en az on yıl gerisinden gelen eski bilgilerdir! Siz! Uyuyor musunuz? Şeytandan! Onun şürekâsından! Kanıt mı bekliyorsunuz? 'Biz'ler... Şöyle 'oku'maya çalışırız olup biten her 'şey'i! Kadim kaynaklarımız üzerinden! Ve şirk-etleşmemiş tüm kalıcı bilgileri tarayarak! Hepsiyle birden! Ve onca birbiriyle ilgisizmiş gibi gözüken işaretlerle…  Olaylar! Yeni buluşlar! Savaşlar! Depremler! Ritüeller! Astroloji! Fizik! Simya! Ve uzay! Bunların içine gizledikleri sembollerin… Hermetik 'oku'malarını da yapmaya gayret ederek! Ve kalbin tüm halleri içinden inşaAllah… Bir sonuca varırız…

Şimdi! Tüm bu 'oku'maları yaptıktan sonra diyebiliriz ki! CERN! İstanbul'a saldırtacaktır! Açığa çıkan! Negatif-Ters Enerjiyi! Siz! İçerde-dışarıda yaşatılan 'kaos'un girdabından kurtulamazsanız… Ruhunuzun berraklığını bozarsanız… 'Bir' dua edecek gücünüz kalmayabilir… 'Kaos' çıkarmalarının da amacı budur! Sizleri! Güçsüz bırakmak… Manevi kalkanınızı iyice güçsüzleştirmek! Dua 'Bir'liğimizi bozmak…

Şehirler de! İnsanlar gibidirler… Manevi kalkanları vardır! Şu an! İstanbul'u! Bunca zamandır koruyan…  Koruyabilen… Manevi kalkanına bir saldırı vardır! İstanbul velileri! Sizlerden yardım beklemektedirler… Dua! İhlâslı 'Bir' Dua şarttır!

Ey müminler! İstanbul'un manevi enerjisini bloke etmek üzeredirler… Şeytan! Ve şürekâsı! Pozitif olun! 'Kaos'un girdabına düşmeyin… Ruhunuzu güçlendirin… Rabbinize sığının… Açık tutun 'dua' irtibatınızı… Secdelerde korunabilirsiniz ancak! Mümkünse! Seccadelerinizin üzerinde dua edin… Seccadeleriniz 'sentetik' olmasın… Öylesine şeytanidir ki bunlar! İnanın ki! İnanın ki ey müminler! Sizi! Her yerden kuşatmışlardır… Seccadelerinizin bile! 'Sentetik' olmasını… Önceden planlamışlardır… Alnınızın secdesini! Kalbinizin… Toprağa değmesini… Yapay olmayana… Hasır, yün, pamuk… Ne kadar doğal malzeme varsa! Engellemek istemişlerdir… Yapay olanlarla yer değiştirip! Her ayrıntı önemlidir şeytan için… Bunun için işte! Şeytan ayrıntıda gizlidir!

Seccadenin muhtevasında bile! Böyle yol almışlarken… Seccadelerin üzerindeki sembollerde durum daha da vahimdir! Sütunlar! Gözler! Davut yıldızı! Swastika! Hepsi şeytanidir! Bilin istedik! Manevi enerjinize sahip çıkmanız için…

İçinde olduğumuz zamanlar… Her 'şey'i önemli yapıyor! Tüm semboller! Fark edin! Şeytan sizinle eğleniyor! Sadece 'seccade' konusu böyle… Siz! Bu kapsayıcı bakış açınızla… Şu sıralar! Dünyadaki her olaya böyle bakmaya çalışın… Tevhid Aşkıyla! Hepsiyle birden tek 'bir' okuma… Akleden kalbinizle…

Ey insanlar! Şu zamanlar… Hayati önemdedir! Hepimiz için… İstanbul! 'Bir' Mehdiyet şehridir! Ve yakında! 'Bir' uyanma olacaktır inşaallah... Nasipse eğer… Bilin ki! Saldırı bunu önlemek içindir! Hazırlıklı olun… Elbette! Rabbimiz isterse… İstanbul'a! Yapılan tüm saldırılar… İstanbul'un manevi kalkanına çarpıp! O ters enerjili… 'Yapay Zekâ' sahiplerine geri dönecektir!

En doğrusunu… Rabbimiz bilir…

Dua buyurun lütfen…

Belki de! 'Mehdiyet' yakındır!


Hayati Sır

http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=361685

ALINTI 

Matrix'i gerçekleştirecek teknoloji CERN'den çıkabilir!

Matrix'i gerçekleştirecek teknoloji CERN'den çıkabilir!

Bu teknolojiye çok dikkat edin: GRID


MATRIX'I GERÇEKLEŞTIRECEK TEKNOLOJI CERN'DEN ÇIKABILIR!



Bu teknolojiye çok dikkat edin: GRIDWilliam Henry adında bir adamdan bahsedeceğiz bugün. Kendisini araştırmacı mitolog, yazar ve öğretmen olarak tanımlıyor. Tıpkı Indiana Jones gibi... Neden kendisinden bahsetme gereği duyduk sorusunun cevabını anlayabilmek için, bu adamın düşüncelerine kısaca değinmek gerekiyor. Henry, günümüzde bilimin geldiği son noktanın, aslında binyıllar önce tüm insanlık tarafından bilindiğini, şu an tanık olduğumuz bilimsel gelişmelerin, aslında tarihsel dairenin tamamlanışı olduğunu söylüyor.



Bay William, birbirinden farklı gözüken çeşitli mitolojilerin, destanların ve efsanelerin, dünya üzerindeki tüm medeniyetlerin paylaştığı ortak bir sırrın, farklı dillerde anlatımı olduğunu savunuyor. O sır da şu: Samanyolu galaksisinin 'ışığından'gelen akıllı varlıklar dünyaya indi ve çeşitli yıldız kapıları oluşturdu (Kabalistlerin ışığıyla benzer mi?). İnsanlık bu kapıların sırrını çözebilsin diye arkalarında çeşitli ipuçları bıraktılar ve sonra dünyayı terk ettiler. İşleri güçleri yok, ışıktan gelen yabancı varlıklar neden insanların anlaması için yıldız geçitleri inşa eder ve sonra ortadan yok olur, buna Henry'nin açık bir cevabı yok. Ona göre bu kapıların sırlarını keşfetmek, insanlığı toplu olarak tekamül ettirecek. Yani daha üst bilinç seviyesine ulaşacağız (tanıdık geldi mi? Bkz: Anlamak için felsefe taşı lazım)
Bütün bu hikaye size bilimkurgu senaryosu gibi gelebilir. Hatta 1994 yapımı Stargate adlı filmden alıntı olduğunu bile düşünebilirsiniz. (Şu an yayınlanan ve o filmin hikayesinin üzerine kurulu Stargate-Atlantis adlı dizinin CERN ile olan ilişkisini ilerleyen günlerde inceleyeceğiz.)



Neden iyibilgi bu tür "deli-saçmaları" ile uğraşıyor diye sorabilirsiniz de...Sebebi şu: Henry, yukarıda özetlediğimiz görüşlerinden yola çıkarak, CERN'deki deneyler sonrasında kuramsal fizik alanında yaşanan ve yaşanacak olan gelişmelerin, insanlığın bilinicini açacağını, "yüksek boyutlarla" iletişime geçmemizi mümkün kılarak hepimizi birden tekamül ettireceğini düşünüyor. E ama biz bunu ilk defa duymadık, evanjelikler de, kabalistler de aynı beklenti içersindeler. William Henry'i diğerlerinden ayrı kılan ne?
1) CERN'i ve orada gerçekleştirilen deneyleri ilk elden (orayı ziyaret ederek, oradaki biliminsanları ile irtibata geçerek) takip ediyor. (CERN kampüsündeki Şiva heykeli bilgisi internete onun blogundan yayıldı)
2) ABD'de okült ve metafizikle ilgilenen çevrelerin önde gelen isimlerinden biri. Blogunu incelediğiniz zaman karşınıza Henry Lincoln (Da Vinci Şifresi'nden çok önce Hz. İsa ile ilgili iddiaları Kutsal Kan, Kutsal Kase adlı kitabında dile getiren yazar), Jordan Maxwell (İzlenme rekorları kıran Zeitgeist adlı belgeselin alt yapısını oluşturan kitapların yazarı) gibi isimlerle içli-dışlı olduğunu görüyorsunuz. Kendi imkanlarıyla yayınladığı birçok "eğitim kitabı" ve dvd'si mevcut. Müspet ilimler ile sipiritüel düşünce arasında kurduğu bağlar, pek çok kimse tarafından takip ediliyor, ciddiye alınıyor (Türkiye'de bu tür şeylerin duyulmaması, konuşulmaması ve ciddiye alınmaması onların başka yerlerde konuşulmadığı anlamına gelmiyor)
3) Ve gelelim en önemli sebebe: Bay Henry'nin bir radyo programında geleceğe dair çizdiği bir tablo var ki, şimdiye kadar iyibilgi'nin karşısında durduğu, eleştirdiği hemen hemen bütün değerleri bir araya getiriyor ve bunu insanlık için "iyi" bir gelecek olarak sunuyor.
Nedir o tablo?
Bay Henry'e göre insanoğlu, şu an CERN sayesinde bir teknolojik sıçrayış eşiğinde. Tek-boyutlu, organik, "offline" (bağlantısız) bir bünyeden, çok-boyutlu yarı-dijital "online" bir bünyeye dönüşmek üzereyiz. Nasıl antik ilim doğayı dört temel element üzerine oturtmuşsa (ateş, hava, su, toprak), modern teknoloji de dünyayı yeni dört temelin üzerine oturtmak üzere. Bu elementler: Gen, byte, nöron ve atom. Williams bunlarla insan doğasının nasıl değeşeceğini söylememiş ama biz daha önce söylenenlerden yola çıkarak, bir düşünce egzerzisi yapalım:
- Genetik bilim sayesinde insanın yapı taşları DNA ile oynanacak, tıpkı yediğimiz gıdalara yaptıkları gibi. Normalde vücudumuzla uyumsuz olan inorganik maddelere vücudumuz uyumlu hale getirilecek. Böylece biyonik uzuvlara veya organlara yer açılacak. (Yarı biyolojik / Yarı Dijital )
- Dijital dünyanın yapı taşları 0 ve 1 (byte=bit) ile insan beyninin yapı taşları, hücreleri nöronlar bir araya getirilecek (beyne takılan çipler, bilgisayar işlemcileri, hafızalar) İnsanlar beyinlerine takılmış bilgisayarlar sayesinde "düşünce gücüyle" iletişim kurabilecek, "online" hale geçecekler.
- Ya atom? Bu resimde atom nereye oturacak? Nanoteknoloji ile yakından alakası olduğunu tahmin edebiliriz. CERN'deki parçacık deneylerinden sonra ortaya çıkacak bulgularda daha fazlasını göreceğiz herhalde. Ama bir tahmin yaparsak, büyük ihtimalle tek-boyutluluk, çok-boyutluluk ile ilgili bir şey olacağını düşünebiliriz.
Dediğimiz gibi, bu yukarıdaki üç maddeyi William Henry'nin programında kullandığı insan geçişi tanımından yola çıkarak biz kurguladık. Yalnız o programda bir öngörü de bulunuyor ki, onu yazmazsak, bu tabloyu abartmışız gibi gözükebilir. Oysa Bay Henry'nin dile getirdiği bir öngörüsü var ki, onu okuyunca bize hak vereceğinizi düşünüyoruz.
Bildiğiniz üzere, bugün kullandığımız internet, CERN'de oluşturuldu. Teknik altyapısı, CERN laboratuvarlarında geliştirildi. Bay Henry' göre bugün, CERN'de yeni bir "internet doğmak" üzere. "Grid" olarak adlandırılan bu sistem, LHC deneyinde ortaya çıkan muazzam büyüklükteki verileri analiz edebilmek için geliştirildi, keza klasik bilgisayar sistemleri bu işin altından kalkabilecek düzeyde değildi. Özel üretim binlerce bilgisayarın fiberobtik bağlantı ile birlikte çalıştığı bu sistem, internetin geleceği. William Henry aynen şöyle diyor: "Internet bir bisikletse, Grid Harley Davidson'dur". Bu analojiden sadece şu anlamı çıkarmak yanlış olur: Grid çok daha hızlı bir internet. Hayır. William Henry, Grid'in çok gelişmiş bir yapaya zekanın temelini oluşturacağını, bu yapay zeka sayesinde, beynimize takacağımız çipler arasında iletişimin mümkün kılınabileceğini öngörüyor. Grid ile ilgili bu bilgilere, bu öngörüye nasıl eriştiğini bilemiyoruz. Tamamen spekülatif de olabilir, William'ın CERN'deki bağlantılarından edindiği bilgilere de dayanıyor olabilir. Önemli olan, yukarıda çizdiğimiz tablonun kendi içersinde ne kadar uyumlu ve tutarlı olduğu. Biz bu korkunç tabloyu ilk kez William Henry'den duymadık. Ama CERN ile alakasını ilk kez ondan duyduk. Anlaşılan o ki, sadece LHC ile yapılan deneyler değil, o deneyleri anlayabilmek için geliştirilen teknolojiler de bazılarının ağzını sulandırmış durumda...
www.iyibilgi.com özel

alıntı

CERN! İstanbul tehlikede!

CERN! İstanbul tehlikede!


DUA ZAMANI...



CERN! İstanbul tehlikede!
Ülkenin geldiği yer… Tüm engellemelere rağmen… Şöyledir! Dünyayı yönetenlerin… Hepsinin… Türkiye şimdi ne yapacak diye! Korku içinde bekledikleri bir yerdir… Çünkü yüzlerce yıllık planlarını... Sadece! Türkiye'nin bozma ihtimali belirmiştir! Tapınakçıların…

İçerdekilerle! Dışarıdakiler! Tam da! Bu iş oldu derlerken… Cinler! Ülkeyi ele geçirmek üzereyken… Birdenbire! Tüm stratejileri bozuldu! Kraliçenin halifeleri kendilerini ele verdiler! Çok hızlandılar! Enerjileri önce kendilerini yaktı! Sınırı aştılar! Parladılar! Öfkelendiler! Çığlık attılar!

Kraliçe gördü ki! Artık onlarla olmaz... Yeni halifeler gerekli! Ve yeni halifeler bulundu! Şu an göreve hazırlar… Seçimi bekliyorlar!

Elbette ki! Kraliçenin karşısında olanlar da var! Mescid-i Aksa'nın muhafızları! İstanbul'da bekleyenler! Kim onlar?

Ey kalbin erenleri! 'Kara bilim'! CERN! Ve HAARP! Hepsi! Kabalist hahamlarca… İstanbul'a yönlendirilmektedir! Sed! Manevi sed! Zorlanmaktadır! Ve sizin dualarınıza ihtiyaç vardır! Seddin sağlamlaştırılması için! Zülkarneyn Seddi gibi! Demir! Ve Dua! Şarttır!

İstanbul'da her kim yaşıyorsa! Küfre düşmemişse! Dua zincirine katılmalıdır… CERN! Nepal gibi! İstanbul'un altını da hareketlendirecektir! 'Sed' şarttır! Dua birliği! Yecüc ve Mecüc için! 'Bir' engel! Şarttır!

O zaman! Gelmiş midir? Bu sorunun cevabını ancak… Rabbimiz bilebilir… Hiçbir insan gaybı bilemez… Sadece dikkat çekebilir... Uyarır! Tedbir alın diyebilir… Hepsi o kadar! Bunu da yaparken… Kadim kaynaklarımız üzerinden 'bir' okuma yapmalıdır… O 'oku'mayı da! Rabbimizin salih kulları yapmalıdır… Suretsiz olanlar… Bilinmeyenler… Kendilerini bile daha bilmeyenler… 'Sır' olanlar… Kalplerinde hayati 'bir' sır taşıyanlar… Kalbin erenleri! Ve İstanbul velileri!

Şimdi! Tekrarlayalım… Küfre bulaşmamış her kim varsa! İstanbul'da! Dua zincirimize katılmalıdır! 'Demir'! Yoksa! CERN! Nepal gibi İstanbul'un yer-altını hareketlendirebilir…

Geceler boyu! Belirli bir zamana kadar… Dua birliği içinde! Seccadelerimizin üzerinde… Duaya durmalıyız… 'Bir' dua! İstanbul için… 'Mehdiyet' şehri İstanbul!

Yoksa! Deccalı durduramayız… HAARP başlamıştır… Metafizik HAARP! CERN! İstanbul'u geçerse… Göklerin kapısına saldıracaktır! Kudüs! 'Muallâk Kayası'!

Bilin ki! Dünya zordadır… Yer-altı! Ve göklerin kapısı! CERN'in saldırıları altındadır… Şiva'dır! Yokoluş dansı!

Yazıların iç yolculuğu için! Farklı 'oku'malar gerekmektedir! Diğer yazılarımız... 'Oku'yun! Bulun okuyun… 'Oku'madan olmaz! Bilgi tamamlanmaz! Ümmî bilgi! Akleden kalbin 'oku'maları için…  Bu yazılanları…  Ön kabullerinizi unutarak… 'Oku'yun… Yoksa! Şiva! Yokoluş dansıyla… Tüm dünyayı! Kara deliğin içine sürükleyecek…

Şimdi! 'Bir' dua zinciri için… Secde zamanıdır! Gelin…

İstanbul için…

'Bir' Mehdiyet!

Ey müminler! 'Bir' ses verin… Aşka gelin…

Gizli halifeler harekete geçmeden…

Secde edin…

http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=361497

Alıntı

CERN, Kabala ve 248

CERN, Kabala ve 248


MATEMATIĞIN EN GÜZEL ŞEKLI, CERN'DEKI DENEYDE ORTAYA ÇIKAR MI? ÇIKARSA BUNA MATEMATIKÇILER MI SEVINIR SADECE? YOKSA 248'I ÖZLEMLE BEKLEYEN BAŞKA BIRILERI MI VAR? IYIBILGI ÖZEL



CERN, Kabala ve 248248 sayısının sizin için bir özelliği var mı?
Antony Garrett Lisi adındaki kuramsal fizik uzmanı için çok büyük bir anlamı var. "Herşeyin fevkalade basit bir teorisi" adlı makalesi ile mikro ve makro fizik teorilerini bir araya getirerek, bilim insanlarının yıllardır hayalini kurduğu, herşeyi tek bir formül ile açıklayacak teoriyi bulmaya çok yaklaşmıştı. Dahi çocuk olarak lanse edilmişti, 2008'in Mart ayında Scientific American dergisinde makalesi yayınlandığında. Tüm bilim dallarında etkisini gösterecek, Einstein'in rölativitesi ile kuantum fiziğini aynı sepete koyacak, mucize teori olacaktı. Lisi mucize teorisini, matematik konusunda doktora yapmadıysanız, detaylarını pek de kolay anlayamayacağınız Lie Cebiri adında bir matematik dalı üzerine temellendirmişti. Kısaca E8 Lie Grubu olarak bilinen bir cebir modeli üzerine kurulu. Bu grupla ilişkili olarak bizi ilgilendiren kısım ise kimi matematikçi tarafından, matematiğin en güzel şekli olarak adlandırılan 248 boyutlu şekil. Aşşağıdaki resim, E8 kök sisteminin 2 boyut üzerinde temsili.


Bu da CERN'deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısından bir kesit.


Daha sonra Jacques Distler ve Skip Garibaldi adlı iki uzman, Lisi'nin teorisinin "ne yazık ki" doğru olmadığını, yazdıkları bir makaleyle, bilim dünyasına gösterdiler. Fakat Lisi'nin attığı taş, hala dalgalanmaya sebep oluyor. Daha doğrusu onun attığı taşı kullanan birileri. Kısaca iki ayrı grup var. Birincisi Lie Grubu Atlası ve Temsili adlı 20 kişilik bilim insanı topluluğu. Konu üzerinde en detaylı çalışmaları yapan uzmanların yayınladığı makaleler ve çalışmalar, CERN'deki bilim topluluğu tarafından takip ediliyor ve kimi çalışmalarda kullanılıyor. Hatta kimi uzmanlara göre E8 grup cebiri, Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nda gerçekleştirilen deneyin temeli sayılıyor.(Ancak tüm bilim insanları aynı görüşte değil, bunu da belirtelim) Son safhada Atlas grubundaki uzmanlar için CERN'deki deney bu sebeple gayet önemli, keza onların ilgilendikleri matematik, CERN'deki bilim insanlarınca da kullanılıyor. Ve LHC deneyinde o matematikten yararlanılırsa, hem kendilerinin hem de E8 cebirinin prestiji artacak.
Bir başka grup daha var ki, onların matematiğin bu dalı ve 248 sayısı ile ilgilenmelerinin bilim dışı bir sebebi var. 248 sayısı Yahudiler'in kutsal kitabı Torah'daki mitzvot aseh ("pozitif emirler") denk geliyor. Torah'ın mistik yorumu olan Zohar kitabına göre 248 sasyısı,  insan vücudundaki parça sayısını temsil ediyor.Ve Kabala ile ilgilenen bir takım Musevi "mistiği", E8 grubundaki 248 boyut / parçacık ile yüzyıllardır inceledikleri Kabala mistisizminin kesiştiğini düşünüyorlar. Örneğin Torah'da, kabalistlerin en çok önem atfettikleri isim Hz. İbrahim, kabala numerolojisine göre 248'e denk geliyor. Kabala içersinde daha buna benzer o kadar çok hesapta 248 sayısı geçiyor ki, hepsini burada tek tek anlatmaya kalkarsak, günlerce yazmamız gerekebilir.
Kısaca şunu bilmek yeterli olacaktır: CERN'deki deneyi takip eden matematikçiler, 248 boyutlu E8 grubundan ne kadar faydalanıyor bilinmez. Ama onların arkasında, deneyin sonuçlarından 248 elementi çıkartmak için bekleyen onlarca Kabalacı olduğu kesin.

www.iyibilgi.com özel

ALINTI

CERN, Kabalist bir proje mi?

CERN, Kabalist bir proje mi?


BILIMIN 'YENI BOYUTU', KABALISTLERIN 'ÜST DÜNYASI' MI?



"Günümüzün önde gelen kabalistlerinden" Dr. Rav Michael Laitman'ı iyibilgi okuyucuları gayet yakından tanıyor. Kabalanın öğretilmesine ve yaygınlaşmasına kendini adamış Dr. Laitman, Bnei Baruch Kabbalah Eğitim & Araştırma Enstitüsü'nün kurucusu ve başkanı. Aynı zamanda felsefe konusunda doktorası, biyosibernetik dalında da yüksek lisansı var. Kendileri geçen sene Antalya'nın ev sahipliği yaptığı, 1’inci Avrasya Kabala Kongresi'nin önde gelen davetlilerindendi. Yaptığı bir açıklama ile bütün semavi dinlerin kökenine kabalayı yerleştirmeye kalkmıştı. (Hafıza tazelemek isteyenler için iki adet iyibilgi özel makalemiz var: Bu kabala hangi kabala? Ne istedikleri artık sır değil!)
Kabalacı Dr. Laitman bir kez daha karşımızda. Nasıl mı? İşte o hikaye:
Konumuz İnsanlık tarihinin en önemli deneylerinden biri sayılan, CERN'deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'ndaki deney. Evrenin sırrını ifşa etmek amacıyla yola çıkan CERN'deki bilimadamları, 2008'de başlayan deneyin devamını 30 Mart 2010'da, çizilen korku senaryolarını atlatarak, başarıyla gerçekleştirdi. Son deneyi yorumlayan, projede görevli Türk biliminsanı Dr. Bilge Demirköz deneyin yolaçabileceği sonuçları şöyle yorumlamıştı:
"Daha yüksek boyutlarda yaşıyor olabiliriz. Fakat farkında olmayabiliriz. Görmediğimiz boyutlar olabilir. Bu da evrenin sırrı olabilir... Bu boyutları şu anki doğada değil ama yüksek enerjilerde görme ihtimalimiz artıyor. Mesela burada bulmaya çalıştığımız olaylardan bir tanesi ekstra boyutların izini bulabilmek. Tüm maddeye kütlesini verdiğini düşündüğümüz 'Higgs' parçacığını bulmaya çalışıyoruz. Bunun olduğunu tahmin ediyoruz ve varsa bulmak istiyoruz." (Yeni boyutlar açılabilir)
Böylesine önemli sonuçlar doğurabilecek bu deney ve CERN bütün dünyanın gündemindeyken, biz de iyibilgi olarak konuya dikkat çekmek amacıyla bir araştırmaya girdik. Tesadüfe bakın ki, yerin kilometrelerce altından bakın kimler ve neler çıktı? Birazdan, Dr. Laitman'ın bu projeye 'dolaylı ve dolaysız yollardan' nasıl dahil olduğunu okuyacaksınız. Biz nasıl haberdar olduk, diye soruyorsanız, cevabı çok basit. Laitman'ın kendi sitesinden. Ve açıklamaların hepsi, deneyin ilk bölümün gerçekleştiği 2008 senesine ait.
Öncelikle, CERN'deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nda gerçekleştirilen parçaçık deneyi için Laitman gibi bir Kabalacı neden yorum yapar? Bir tarafta bilim, öbür tarafta bir "mistik"...İkisi bir araya nasıl gelirin cevabını merak ettik. Ve gördük ki, Dr. Laitman bu deneye iki yoldan dahil oluyor. Biri uzun zamandır öğrencim dediği, projede yer alan doktor ünvanlı bir şahıs yoluyla. Diğeri de kendi sitesinde, kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplarla. Genelde bu sorular, deney öncesi üretilen felaket senaryoları üzerine kurgulanmış. Laitman da kimi zaman eski öğrencisi ile sohbet ederek, kimi zaman da soruları cevaplandırarak, CERN'deki deney ve Kabala hakkında detaylı bilgiler veriyor.
Başlangıç olarak şu soruyu ele alalım: Bu deney yüzünden oluşması muhtemel kara delikler, dünyanın sonunu getirir mi sorusuna şöyle bir yorum getiriyor, Sayın Laitman:
"İnsan kısıtlı algılara sahiptir, bu yüzden isteklerinin ve düşüncelerinin kaynağı olarak kendini görür, fiziksel hareketle şeyleri değiştirebileceğini sanır. Oysa gerçekte bu sadece yukarıdan, Yaratıcı (Çevreleyen Işığın - Ohr Makif) yoluyla gerçekleşebilir. O yüzden sakin olmanızı tavsiye ederim, keza bilim insanları kukla gibidir, bütün hareketleri Yaratıcı tarafından yönlendirilir." (http://www.laitman.com/2008/07/is-a-gigantic-underground-particle-accelerator-a-cause-for-worry/)
Konusunda uzman bilimadamlarının bile korku senaryoları ürettikleri bu deneye, Laitman'ın yaklaşımı ne kadar sakin, değil mi? Ortalıkta kara-delik senaryolarının gezdiği bir dönemde, Laitman bilim insanlarını 'onlar zaten Ohr Makif'in kuklaları' diye nitelendiriyor. Kim bu Ohr Makif denilen yaratıcı? Laitman'ın felaket senaryolarına karşı "güvencesi" ve bilgisi neye dayanıyor?



Yukarıdakine benzer, kendine yöneltilen soruları sitesinde cevaplandırmasının dışında, CERN ve Laitman arasındaki ilişki daha dolaysız ve kişisel boyutlara varabiliyor. Örneğin "Fiziğin kaderi, Büyük Hadron Çarpıştırıcısına bağlı" başlıklı yazısında şöyle denmiş:
" İsviçre'deki küresel fizik deneyinin katılımcılarından biri olan eski öğrencim Dr. Valdas Rapsevichus ile LHC üzerine sohbet ettik. Özetle, fizik yeni veriler aldıkça gelişir. Yüksek enerji fiziği dalında, 30 yıla yakın bir zamandır ciddi anlamda yeni veriler alınmamıştı. Eğer bu LHC sayesinde yeni keşifler olursa, örneğin Higgs Boson parçacığı, süper-simetri vs...- işte o zaman fizik bir bilim olarak ilerleyebilir, ve bunun için ödenek alabilir.Eğer hiçbir keşif yapılmazsa, o zaman finansman duracak ve fiziğin bilim olarak sonu olacaktır." (30 Ekim 2008'deki konuşması)
Çok ilginç, değil mi?
1) Deneyde çalışan bir bilim adamı (Dr. Valdas Rapsevichus), Kabalacı Laitman'ın uzun süredir öğrencisiymiş. Hem bir bilim adamı hem de Kabala öğrencisi...
2) Yeni keşifler olmazsa, finansman da bitecek ve fiziğin sonu gelecekmiş bir bilim dalı olarak. Kim finansman sağlayacak peki bu deneylere? CERN'e yatırılan milyarlarca avronun sahibi gerçekten hükümetler mi? Yoksa Laitman'ın bildiği, bizim bilmediğimiz bir finansör mü söz konusu?
Biz de sayın Laitman'a soruyoruz: Diyelim ki, petabytelarca verinin analiz edilmesinden sonra, bekleneni veremedi bu deney. O zaman fizik bir bilim olarak bitmiş sayılacaksa, yerine  yeni bir şey gelecek mi? Mesela Kabala?
Laitman bu soruyu aslında cevaplamış. Hem de aylar önce!
Kendisine yöneltilen "Teklik maddesi ve Yüksek Işık (Partzufim ve Sefirot) bilimsel olarak kanıtlanırsa, o zaman Kabala öğretisi dünyayı ele geçirir! Ama öteki taraftan fizik, kabalanın bir parçası değilse, bu asla mümkün olmayacak. Bu yüzden kabalanın savunduğu şeyler gerçek dünyada mümkün olamaz" şeklinde bir 'eleştiriye' şu şekilde cevap vermiş:
"Yüksek ışık" (Sefirot) insan tarafından kendi içinde üretilmediği sürece varolmaz. Ayrıca insanlar bu ışığı yaratmak için gerekli olan algılardan yoksundurlar. O ışığı üretebilmek için algıları genişletmek gerekir. Kabbalah bu algıların geliştirilmesi için bir metodtur. Maddi olarak nitelendirdiğimiz dünyayı doğuştan edindiğimiz algılar sonucu vardır. Yüksek dünya ise Kabbalah sayesinde geliştirdiğimiz ruhani algılarımızla duyumsayabiliriz. Bu manevi algılarımızla hissetiğiz şey de 'ışıktır'.
Kabbalah'ın bilimi, dünyamızın bilimini asla yenmeyecek, çünkü biz her ikisini birbirinden tamamen farklı iki dünya olarak algılıyoruz: maddi ve manevi."
(Bundan sonrasına çok dikkat! Bir önceki paragrafta Laitman'ın şu varsayımını göz önünde bulundurmanızı rica ediyoruz: "Eğer bu deney sonucu yeni bir keşif olmazsa, fizik bir bilim olarak sona erer...")
Laitman devam ediyor:
"Peki nasıl olacak? İnsanlar gayet basit bir şekilde kavrayacaklar ki, doğal algılarıyla edindikleri hisler, kendilerini tatmin etmeyecek, ve amacı bu algılarımız gelştirmek olan müspet bilimlerin ne kadar beyhude olduğu anlaşılacak. Bunu anladıklarında, kendi algılarını ve müspet ilimleri reddecekler, yüzlerini Kabbalah'a dönecekler." (19 Haziran 2008'deki konuşması)
Kısaca toparlayalım. Bir Kabala uzmanı olan Prof. Laitman'ın uzun süreli öğrencilerinden biri, CERN'deki LHC deneyinde görev alıyor. Onunla yaptıkları bir programda, bu deney, fiziğin kaderini belirleyecek manasına gelen sözler ediliyor. Ve şöyle bir fikir ortaya atılıyor: Eğer keşif sağlanırsa, finansman gelir, fizik bir bilim dalı olarak devam eder. Yok eğer keşif sağlanmazsa, fizik bilimsel bir disiplin olarak sona erer. Laitman, bu sözlerinden tam 4 ay önce ise, müspet ilimlerin insanları tatmin etmeyeceğini ve herkesin kabalaya döneceğini 'öngörüyor'.
Şimdi sıra iyibilgi sorularında:
1- Laitman'ın, benim uzun süreli öğrencim dediği Dr. Rapsevichus dışında daha kaç tane kabalist, bu deneyde görev alıyor?
2- Madem Kabala, beyhude olarak nitelendirdiği müspet ilimlerden daha iyi, neden Laitman'ın öğrencisi(leri?) bu projede yer alıyor? Madem bütün insanlık müspet ilimi bırakacak, kabalistler neden bu projeyle ilgileniyorlar?
3- O kadar para harcanan bu proje ve deneyden hiçbir sonuç alınamazsa, yetkililer halka nasıl hesap verecek? Sonuçta bu para, katılımcı 20 ülkenin vatandaşlarının ödediği vergilere ait. Acaba birileri, bütün bu deney ile birlikte insanların müspet bilimlere olan güvenini mi sarsmayı hedefliyor?
Asıl tehlikeli soru şu: Kabala ne? Masum bir mistik akım mı? Yoksa işin içinde simya ve kara büyünün olduğu ezoterik bir öğreti mi? Kabala'nın Ohr Makif diye nitelendirdiği ve ışıkla bağdaştırdığı 'yaratıcısı' kim? Kabalistler, yerin altında ne arıyor?
www.iyibilgi.com özel

alıntı

CERN'de esrarengiz yokoluş dansı

CERN'de esrarengiz yokoluş dansı


BU HEYKELI DENEYIN TEPESINE NEDEN DIKTILER? IYIBILGI ÖZEL



CERN'de esrarengiz yokoluş dansıCERN'in sırları dizisinde ikinci bölüm
Aşşağıdaki resim Fransa-İsviçre sınırında bulunan Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN)'in kampüsünde çekildi. Hani şu yerin altındaki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nda  "Büyük Patlama"yı taklit etmeye çalışan, "Tanrı parçacığı" olarak da bilinen Higgs Boson parçacığının varlığını araştıran deneyin yapıldığı yer.

Resimde gördüğünüz heykel, bir tanrıya ait:
Hindu tanrısı Şiva'ya...
"Neden nükleer araştırma merkezinde bir Hindu tanrısının heykeli var?"
CERN'de bir tanrı heykelinin, Şiva heykelinin, ne işi var sorusunu anlamak için, Hinduizm'de Şiva neyi temsil eder ona bakmak gerekiyor.
Hinduizm çok-tanrılı dinler içersinde, öğrenilmesi en zor olanlardan. Binlerce tanrının bulunduğu, bir o kadar mezhebin boy gösterdiği bu din hakkında, makalenin konusundan sapmaması için şunu bilmemiz yeterli olacaktır: Şiva, Hinduizm'in tanrılar hiyerarşisinde en büyük tanrılardan biri. Milyonlarca insan tarafından en büyük tanrı olarak kabul ediliyor. Neyi temsil ediyor diye sorarsanız, en basit şekliyle "yokoluş/varoluş çemberini" diyebiliriz.
Ama temsil ettiği kavramdan öte, daha önemli bir şey var ki, o da heykelin içinde bulunduğu durum.

Dikkat ederseniz, Şiva bu heykelde bir çemberin içinde bulunuyor. Elinde alev topu tutarken, bacaklarının pozisyonundan dans ettiğini görebiliyoruz. Heykelin pozisyonuyla ilgilenmemizin sebebi, bu imajın Hinduizm'de temsil ettiği anlamı kavrayabilmek. Tanrı Şiva'nın dans eden figürü, Hinduizm'de 'Nataraja' (Dans tanrısı) adıyla biliniyor. Ve Nataraja'nın iki türlü dansı var. Biri maskulin, öbürü feminen. Maskulin dansın adı Tandava olarak biliniyor, yokoluşu sembolize ediyor. Feminen dansın adı ise Lasya, o da varetmeyi sembolize ediyor. Yokoluş ve sonrasında varoluş ve tam tersi, bir döngü halinde. Bu yüzden tanrı, çemberin içinde. Bilin bakalım, kampüsteki Şiva hangi dansı yapıyor?
 
Kampüsteki dans Tandava...Yani yokoluş.
Kafalar karışmadıysa, bu iki resme bir bakın. Üstteki, LHC olarak bilinin Büyük Hadron Çarpıştırıcısının parçası.

Hayalgücümüzü zorlayalım biraz. Ve...



Unutmadan: Aşşağıdaki resimler de CERN'in kampüsünden. Çeşitli alfabelerde yazıtlar. Çince, Sanskritçe ve Latince belli oluyor da diğerleri nece? Daha da önemlisi orada ne yazıyor? Aynı şeyin farklı alfabelerde temsili mi? Alttaki mavi ışıklar lazer mi? Güvenlik için mi? Yoksa basit ışıklandırma mı? Vs. vs...






Şimdi iyibilgi soruyor:CERN'deki Hindu tanrısı Şiva'nın yokoluş dansı, bir mesaj mı? Tüm dünyayı ilgilendiren bu kadar büyük bir deneyin yapıldığı yere, kim neden bu tür sembolleri yerleştiriyor? Neden "bilimsel bir deney", bu kadar çok dini motifi (tanrı parçacığı, yok oluşu sembolize eden tanrı figürleri) içersinde barındırır? Geçen yazımızda yerin altındaki Kabalistler'i gördük. Şimdi de yerin üstünde hindu tanrısı. Kimbilir daha karşımıza neler çıkacak...
Editör'ün notu: İnternette Fritjof Capra isimli bir fizik uzmanının (Fiziğin Tao'su isimli kitabın yazarı) sitesinde, bu heykelin 18 Haziran 2004 senesinde, Hindistan hükümeti tarafından hediye edildiği iddia edilmiş.Siteye buradan ulaşabilirsiniz.http://www.fritjofcapra.net/shiva.html
www.iyibilgi.com özel

ALINTI

HAARP SİLAHI TORNADO(HORTUM)

                                 
                             HAARP SİLAHI  TORNADO(HORTUM)                                                               



















HAARP SİLAHI TORNADO

HAARP SİLAHI TORNADO





H.A.A.R.P. Projesi Hakkında Bilmedikleriniz
Bu harfler, ABD’nin en gizli askeri projelerinden biri olan “High Frequency Active Auroral Research Program” isminin baş harfleri... Adından görüldüğü gibi yüksek frekansla ilgili bir program bu...


Sizce HAARP ile ilgili bir başka ilginç şeyi anlatalım... Bu konuda Web’de açılan sayfalar, buradaki konuşmalar, gelen bilgiler, tartışılan konular sık sık esrarengiz eller tarafından silinip yok ediliyor. HAARP, bu konuyu inceleyenlere göre, 1994 yılından bu yana, en çok sansüre uğrayan konu durumunda...

Bir de bu konuda yazılmış olan ve adını çok ilginç bulduğumuz bir kitaptan söz edelim:

“Angels D’ont with HAARP..”

HAARP tartışması ABD’de daha çok uzun süreceğe benziyor...”


 Bu konuyu gündeme getirmemizin nedeni, son zamanlarda bazı kişilerin İnternet aracılığı ile HAARP projesini, Yıldız Savaşları filmleri senaryosu türünden senaryolarla Körfez depremine bağlayıp, birbirlerine iletmeye başlamaları. Hayal gücü oldukça yüksek bir milletiz. Kendimiz uydurup, sonra da kendimiz inanıyoruz. “Fısıltı gazetesi” akıl almaz bir hızla yalan yanlış herşeyi yayıyor. Bu nedenle konuyla ilgili doğruları bilmekte yarar var..
Bu proje 6 yıldan beri, Alaska’da Gakona askeri üssü yakınlarında, ABD Hava ve Deniz Kuvvetleri’nce gerçekleştiriliyor. Resmi amacı, İyonosfer’de araştırma yapmak. Bu projenin gerçekleşmesinde üç Amerikan şirketi ARCO, Raytheon ve E-Sistemleri, önemli rol oynadı ve hâlâ oynuyor..

Amerikalı askeri yetkililere göre, HAARP şunları gerçekleştirecek:

1- Atmosferdeki termonükleer araçların elektromanyetik vuruşlarını değiştirmek,

2- Denizaltılarla haberleşmeyi kolaylaştırmak,

3- Radar sistemlerini son derece geliştirmek,

4- Çok büyük bir bölgede, ABD ordusu dışında tüm haberleşmeyi durdurmak,

5- EMass ve Cray bilgisayarları ile ortaklaşa, toprağın altını çok derinlere kadar incelemek,

6 -Büyük alanlarda petrol, doğalgaz ve mineralleri tespit etmek,

7- Cruise füzeleri gibi her türlü saldırı silahı ve uçağı havada imha etmek.

Gelelim, bu projeye karşıt olan Amerikalı bilimadamları da var. Bunun son derece tehlikeli olduğunu savunuyorlar. Çünkü, onlara göre, HAARP öylesine bir güç haline gelebilir ki, elinde tutan dünyanın tartışmasız hakimi olur..

Projenin karşıtlarından biri olan, ülkenin en ünlü jeofizikçilerinden Prof.Gordon J.F.MacDonald’e göre, elektromanyetik teknoloji bakın daha neler yapabilir:

1-İklimleri değiştirebilir,

2-Kutupları eritebilir veya yerinden oynatabilir,

3-Ozon tabakası ile oynayabilir,

4-Deprem yaratabilir,

5-Okyanus dalgalarını kontrol edebilir,

6-Dünyanın enerji alanları ile oynayarak, insan beynini kontrol altına alabilir,

7-Radyasyon yaymayan termonükleer patlama oluşturabilir...

Bunlar yapabildiklerinin sadece bir kısmı.. Dehşet değil mi?



 Ancak, Amerika Hava Kuvvetleri, iklimlerin kontrolünü amaçlayan “Spacecast 2020” projesi ile ilgili olarak “Çevreyi değiştirme teknikleri ile bir başka ülkeyi yok etmek veya zarara uğratmak yasaktır” açıklamasını da yapmış durumda...
 Bu proje çok küçük sinyallerle çok büyük enerjileri kontrol etme mantığı üzerine kurulduğuna göre, Zbigniev Brezinski’nin 1970’lerde sözünü ettiği “İlerki yıllarda teknolojiye bağlı daha kontrollü bir toplum olacağı ve elitlerin bu imkanı kullanacağı” cümlesi sanki gerçek oluyor...


ABD eski Başkanı George Bush, “Yeni Dünya Düzeni” cümlesini kullanırken, acaba sadece, siyasi anlamda mı bunu söyledi?




Sizce HAARP ile ilgili bir başka ilginç şeyi anlatalım... Bu konuda Web’de açılan sayfalar, buradaki konuşmalar, gelen bilgiler, tartışılan konular sık sık esrarengiz eller tarafından silinip yok ediliyor. HAARP, bu konuyu inceleyenlere göre, 1994 yılından bu yana, en çok sansüre uğrayan konu durumunda...

Bir de bu konuda yazılmış olan ve adını çok ilginç bulduğumuz bir kitaptan söz edelim:

“Angels D’ont with HAARP..”

HAARP tartışması ABD’de daha çok uzun süreceğe benziyor...”
/* -----Bitiş-----*/